Kaygı ve korku bozukluğu
Kaygı bozukluğu, ingilizcesi anksiyete olarak bilinen, kişinin yoğun olarak her an kötü bir şey olacakmış hissini yaşaması, kötü bir şey olacağını, hastalanacağını, kaza geçireceğini, ve ya yakınlarının hastalanacağı, yakınlarına bir şey olacağı gibi olumsuz endişeleri yoğun ve sürekli olarak yaşamasıdır.
Bu hastalığı yaşayan bir kişi sürekli bir endişe halindedir. Bu durum vücudunun “savaş ya da kaç” refleksinin aktifleşmesine sebep olur. Bu nedenle de kişinin otonom sinir sistemi aktifleşerek; sanki tehdit içeren bir durumla karşı karşıya kalmış gibi bedensel tepkiler vermeye başlar. Örneğin, kalp atışlarının hızlanması, nefes alıp vermenin hızlanması gibi. Kişi bunları titreme, huzursuzluk, kas gerginlği, nefes darlığı, çarpıntı hissi, ellerde, ayaklarda üşüme ve uyuşma, ağız kuruması, bulantı olarak algılamaktadır. Bu belirtileri hissetmeye başlayan bir kişideki kaygı düzeyi daha da artmaya başlar, korku ve panik duyguları da aktifleşerek bir kısır döngü başlar.
Beyin ve beden beraber çalışmaktadır ve yukarıdaki örnekte olduğu gibi kaygı bozukluğu sendromu da buna iyi bir örnektir. Bu sıkıntılarla doktora ve ya psikoloğa başvuran kişilere hastalık ve detayları çok iyi ve net anlayacakları bir dilde anlatılmalıdır. Kendi deneyimlerimden de diyebilirim ki; çoğu kişi hastalık hakkında bilgilendikten sonra rahatladıklarını ve daha umutlu bir şekilde tedaviye devam ettiklerini görmekteyim. Belirsizlik de bir kaygı kaynağı olabilir. Fakat hastalarımıza bunun fiziksel değil psikolojik kaynaklı olduğunu anlatmamız gereklidir ve tedavinin mümkün olduğunu belirtmemiz gerekir.